Peugeot 4008

Son yıllarda tüm dünyada arazi araçlarına ve benzerlerine olan talep giderek artıyor. Bunun tüm dünyada gerçekleştiğini bilmeseniz bile, farkındasınızdır ki ülkemizde de bu araçlara olan ilgi oldukça fazla. Kendine ve araç kullanım tarzına, yaşadığı yere ya da ihtiyaçlarına uygun olmamasına rağmen ülkemizdeki pek çok alıcı otomobil alırken arazi araçlarını bir kere düşünüyor. Kocaman arazi araçlarının içinde küçücük insanları artık daha çok görür hale geldik. Bir diğer taraftan bakınca ise, gereksiz denilen boş yere arazi aracı alımları, markaları zengin ediyor. Daha çok para kazanmak adına bir başka arazi aracı denemesi yapan bir başka marka ise Peugeot. Peugeot’ nun tespitlerine göre, Batı Avrupa ve Çin’ de arazi araçları pazarda %10 luk yer kapsıyor (sanki daha çok olmalı, değil mi? ) , ve Çin’ de bu tür araçlar prestij için tercih ediliyor; Avrupalılar ise düşük emisyon değerleri ve kullanışlılık için bunları seviyor. Ülkemize baktığımızda ise bunların hepsi nedeniyle arazi araçlarına, SUV sınıfına yöneliyor alıcılar. Ve anlaşılan Peugeot bu tespitler üzerinden giderek yepyeni kompakt SUV’ sini şekillendirmiş. Rekabetin çok sıkı olduğu kompakt arazi araçları sınıfına ilk defa girdiği düşünülürse, marka gerçekten çok başarılı olmuş.

Aslında Peugeot’ nun yine de arazi araçlarıyla bir geçmişi var. 2007 yılında ortaya çıkan 4007 isimli büyük ve vahşi görünümlü model ülkemizde olmadığı gibi, Avrupa’ da da çok başarılı olamadığında marka daha küçük ve karizmatik bir modele ihtiyaç duymuş olmalı. 4007 ve 4008 arasında bir bağ da bulunuyor ayrıca: Peugeot Grubu ile Mitsubishi arasında olan ortaklık sonucu ortaya çıkan iki model olan 4007 ve 4008, markalarının tarzını korumak konusunda ise aynı başarıyı paylaşmıyor. Ancak neyse ki bunda daha başarılı olan 4008. Diğer modelin görünümü özellikle değiştirilmek istenmemiş olabilir, ancak 4008 daha cazip görünüyor. Yepyeni bir ızgara, değişik farlar, değiştirilmiş arka ve yan yüzler 4008’ i Mitsubishi marka kardeşi ASX’ den farklılaştırıyor. Model detaylı incelenmeye başlandığında ise aracın  dert edilesi yönleri olduğu da görülüyor. Tabii bunların büyüklüğü kişiden kişiye farklılık gösterebilir. Model, Mitsubishi ASX’ in kardeşi olduğundan, iç mekanında tamamen farklı bir tarza sahip ve malzeme kalitesi de farklı. Hatta, daha ucuz bir Peugeot’ da bile daha kaliteli bir iç mekan bulabilirsiniz. Dış tasarımın kalitesi, belki bu sorunların unutulmasını sağlayabilir. Öncelikle aracın son derece vahşi göründüğü açık. Yukarı kalkık farlar, geniş ızgara ve yüksek yapı aracın arazici özelliklerini öne çıkaran detaylar. Yan tasarımda keskin kenarlar kendini öne çıkarırken, arkaya sadelik hakim. Bu çılgın görüntüye güvenip onunda bir off-road deneyimi yaşayamıyorsunuz elbette, o bir Crossover. Aracın en önemli kısmı olarak değerlendirilebilecek ön kısımda yeni nesil Peugeot’ larda görülen hatlar mevcut. Parlak ızgara özellikle, aile fertlerini çağrıştıran en önemli detay. Marka, aracın Avrupa’ da görünüşe dikkat eden, kullanışlılık ve eğlence arayan kullanıcılar için cazip olduğuna inanıyor.

Modelin ön tasarımı incelenmeye başlandığında ise yeni detayların harika uyumla kullanımının çok güzel bir sonuç doğurduğu görülüyor. Farlara bitişik ızgara, ızgaranın içinde gövdeye ek kollar ile bağlı iç çerçeve ve bunun içinde görünümü ile sorun yaratmayan plakanın bulunduğu plastik parça, ön tasarımın en önemli detaylarından. Izgaranın üst kenarı düz, yan kenarı öne dışa açılıyor, sonra kapanıyor, alt kenar düz. Kapanan yan kenarların yanlarında bahsedilen kollar bulunuyor, çerçeveyi gövde rengi kısma bağlıyor. Çerçeve ile ızgara boşluğunun üst kenarının arasında ise çok görünmeyen marka adı yazıyor. Bu da yeni nesil detaylardan. Bu kısma ızgara deniyor da, aslında plastik kısım ızgaradan daha çok yer kaplıyor. Izgaranın yan kenarının dışa açılan kısmına bakıldığında ise buraya farların değdiği görülüyor. Yukarıya kalkan sinirli gözlere benzeyen farların içinde bulunan mercek görünür halde ve üst kenarı kaplayan LED aydınlatma fara karışık görüntü katan bir detay; bu karışık görüntü ise olumsuz değil, teknolojik bir hava yaratıyor. Alt kenarı düz olan farın yan kenarı arkaya uzuyor. Farın altında bakıldığında ise sis farı değil, bir başka hava çıkışının bulunduğu görülüyor. Üstünde içinde boşluk bulunan parlak çerçeveli bir parça bulunan bu çıkışın alt kısmı direkt gövdenin içeri yaptığı bir girinti şeklinde, sonradan dışarı birleşiyor. Bu hava çıkışı bölümü farla ızgaranın arasındaki boşluğun tam ortasında. Daha altta ise siyah kaplamalı bir bölüm bulunuyor. Bunun  ortasında bahsedildiği gibi daha küçük bir ızgara bulunuyor. Yatay çizgilerin bulunduğu bu ızgaranın yukarıdakine göre daha çok havalandırma yapabileceği söylenebilir. Siyah kısmın uçlarında ise girinti yapılan yerlerde yuvarlak sis farları bulunuyor. Bunlar, siyah kısım üzerinde renk farkları ile bile dikkat çekiyor. Kaput üzerine bakıldığında ise yassı olarak yerleştirilen Peugeot logosu ve onu saran çizgiler en çok dikkat çeken detay oluyor. Yeni logoyu saran çizgiler kaputta hareket yaratırken, daha az etkili olan başka çizgiler de kaput üzerinde bulunuyor.

Yan tasarıma geçerken, aynaların ne kadar büyük olduğu gözlerin dikkatini çekebilir. Yan sinyal lambalarını çizgi şeklinde üzerlerinde taşıyan aynalar en azından iyi bir görüş sunacak, bu kesin. Yan kısım incelenmeye başlandığında ise yan cam şeklinin ASX ile alakası olmadığı anlaşılıyor. Başlangıç noktasından arkaya eğimle çıkan, sonra köşe ile katlanan, eğimle arkaya açılan ve sonra başka bir köşe ile yön değiştiren ve tavanı takip eden cam şekli çok estetik değil, ancak yine de modelin ruhuna uygun görünüyor. Camlar ile kapı sınırları arasında kalan kısım ise mat siyah malzeme ile kaplanmış. Yan camın alt ve yukarı kalkık kenarı parlak kenar ile süslenmiş ve katlanmış kenarın alt ve üst noktalarından çıkan yatay çizgiler arka cama birleşiyor. Bu ilginç detay çok dikkat çekmiyor. Kapı kolları sade şekilli, ancak yuvaları oldukça derin ve ortalarından geçen çizgi ön tekerleğe doğru çok belirgin. Tekerlekler oldukça şık görünüyor ve çevrelerinde ince bir siyah şerit bulunuyor. Bunun da dışında hafif yuvarlak çıkıklıklar var. İki tekerin arasında ise bir çizgi hafifçe kendini gösteriyor. Arka tekerleğin çıkıklığının üzerinde ise yakıt kapağı bulunuyor. Kapı kollarından geçen çizgi izlendiğinde ise arka farlara ulaşılıyor. Arka farların içindeki beyaz kısmın üzerindeki bir çizginin başlangıcı durumuna gelen yan kısmın vurgusu bırakılarak arka kısma geçildiğinde, bagaj kapağının sadeliği nedeniyle tüm arkanın sade göründüğü sonucuna varılıyor. Dikdörtgensel arka farların bazı yerleri eğimli ve bu farlar iki parçadan oluşuyor. Bagaj kapağının ortası hafif bombeli, merkez noktada ise marka logosu yer alıyor. Kapağın en altında kalın parlak bir çıta bulunuyor ve buradan kapak açılıyor. Kapağın altında bulunan ve çok çıkık olmayan arka tamponda ise plaka girintili bir yerde bulunuyor. Daha sonra siyah olan alt kısımda renkli detay olarak sadece kedigözleri bulunuyor.

İç mekana geçildiğinde ise az önce anlatıldığı gibi, çok yüksek kalitede bir kabin görülemiyor. Siyah renkli detaylarla kusurları gizlenen kabindeki göstergeler beyaz aydınlatmaları ile Peugeot tarzından uzak şekilde sade sade duruyor. Direksiyonda düğmeler bulunuyor, ancak yerleşimleri de farklı. Orta konsol ile piyano kaplamalı gibi görünüyor ve tüm detaylar bu kısmın içinde. En üstte iki havalandırma çıkışının bulunduğu konsolda sonra navigasyon ekranı ve en son olarak havalandırma kontrolleri bulunuyor. Siyah plastikle kaplanan diğer yüzler, kalitesiz değil ama konforlu da değil. Arka sırada sunduğu alan ile ufak ailelerin ihtiyaçlarını karşılayabilecek kapasitede olan 4008, Türkiye’ de satılmıyor, artık gelmesi de hiç beklenmiyor. O bir Mitsubishi, Peugeot değil. Genel kalitesi ile Peugeot’ ya yakışmayan 4008 yerine, 2008 çok daha iyi bir seçenek.