Haberiniz var mı? Chevrolet 2015 yılı sonunda Avrupa pazarından çıkıyor.
Birden çok aracın özelliklerini kendileri üstünde taşıyan otomobillerin son yılların trendi olmasının nedeni anlaşılabiliyor. Giderek artan otomobil fiyatları nedeniyle böyle bir fırsat varken birkaç aracın genlerini bulunduran otomobillere sahip olmak bu aralar otomobil almayı isteyenlerin yöneldiği “akım”’lardan. Ancak bu otomobillerin ne kadar kullanışlı olduğu bile kimi zaman tartışılabiliyor, üstelik kalite ve konfor gibi konular da var. Bu cins otomobiller güzel fikirlerin ürünü olsa da her zaman başarıya ulaşamıyor, ulaşanlar da pahalı oluyor. Peki başarılı olmak için başka neler gerek? Bunu yanıtlamak için elbette aracın hangi özellikleri birleştirmesi gerektiğini belirlemeniz gerekli. Örneğin arazi aracı ve aile aracı genlerinin bulunmasını istediğinizi düşünürseniz, size uygun olan araç sayısı pek fazla olmayacaktır. Bunlardan birini, Chevrolet Captiva’ yı ele alırsanız ise bu istekleriniz karşılanabilir. Üstelik Captiva’ nın prestij sunacağını iddia etmesi de ayrı bir özellik. Ancak bu isteklerin karşılanması ,kusursuz birliktelik ve aracın başarısı için az önce bahsedildiği gibi yeterli değil. Alıcılar aracın içinde uzun süreler geçirecek, konfor özelliklerinin bu sürenin iyi geçirilmesinde büyük yeri var. Captiva üzerinden gidilirse, onun konfor bakımından çok iyi imkanlar sunduğu söylenemez. Malzeme kalitesi ve iç mekanın genel görünümü, markanın yaptığı bazı hatalar nedeniyle kötü. Avrupa’ daki modellerini Kore’ de başka bir GM markası modelleriyle üretmesi iç mekanın Avrupa standartlarından uzak olmasına neden oluyor.
Peki neden Captiva makyajlı nesli ile kendine bu kadar güveniyor? Reklamlarında oldukça güçlü görünmesine rağmen çoğu derginin ortalama puanlarına kalıyor ve diğer özellikleri bakımından da ideal değil. Tasarımını sadece kısıtlı bir kitle beğenebilir ve gövdesindeki genel detaylar uyumsuz. Sanki sonradan takılmış gibi görünen arka farlar ve ön kısım ile alakasız şekle sahip yan camlar aracın kimliğini belirsiz kılıyor. Aracın kendine güveni konusuna bakılınca ise bunun sanki bir reklam oyunu olduğu anlaşılıyor. Kesin yargı değil bu, ama genel özellikleri bakımından Captiva yeterli değil gibi. Fakat onun otomobil dünyasına yenilikçi teknolojiler getirmesi insanı iyice kararsız bırakıyor. Bu özellikler arasından en çok dikkat çekeni, “Beni eve takip et” isimli aydınlatma özelliği. Aracınızı park ettikten sonra aracın sizin eve girmenize vakit tanıması ve siz eve ya da mekana girdikten sonra farlarını kapatması karanlıktaki kullanımlarda yararlı olacaktır. 2006 yılında ilk kez tanıtılan aracın geçen yıl geçirdiği makyaj sonunda onun görünümünün oldukça sinirli olduğu ortada. Bu nedenle onun tasarımının az sayıda insana hitap ettiği söylenebilir. Chevrolet’ nin ürün gamında ortak bir tasarım anlayışı belirlemesinin ardından şekillendiği için çift ızgaraya kavuşan Captiva, bu çift ızgarayı köşeli halde üzerinde taşıyor. Farların da tamamen köşeli olması insanın gözlerini köşelere alışmak durumunda bırakıyor. Oldu da alıştınız, yan kısımdaki geniş yuvarlakları gördüğünüzde şaşırıyorsunuz. Alakasız yüzler nedeniyle görünüm bakımından araç hayal kırıklığı yaratıyor. Az önce söylendiği gibi iç mekan da tam olarak istekleri karşılamıyor. Ancak bunlar sadece uzaktan yapılan incelemeler sonucu verilen kararlar.
Detaylı olarak tasarım incelenmeye başlandığında ise ön tasarımın sevilebileceği ortaya çıkıyor. Chevrolet’ nin Amerika’ da nesillerdir devam ettirdiği çift ızgara tasarımı Avrupa’ da daha yumuşak hatlarla kullanılıyordu, ancak ilk defa Captiva ile beraber bu kadar agresif bir Chevrolet’ ye tanık oluyoruz. Arkaya doğru yukarı kalkan dikdörtgen şerit şekilli farların içinde ortalara doğru bir adet mercek bulunuyor ve geri kalan kısımları görmeye alışılan farların içleri gibi. Farın üst çizgisini izleyen kaput takip edildiğinde ızgaraya ulaşılıyor ve ızgaranın üst kısmının şeklinin alta göre daha yumuşak olduğu görülüyor. Üst kenarı hafif yuvarlaksı eğimde olan üst ızgaranın yan kenarları yanlara doğru açılıyor. Üst ile yan kenarların geçişi yumuşak ve yan kenarlar ile alt kenarın birleşimi dümdüz. Aradan geçen gövde rengi şeridin üzerinde Chevrolet logosu var. Altta ise ızgara yeniden başlıyor. Alt kenarı düz olan alt ızgaranın yan kenarları içe doğru kapanıyor ve alt kenarı yumuşak eğimle oluşuyor. İki ızgaranın da petekleri ince uzun altıgenler şeklinde. Alt ızgaranın altında ise siyah kaplamalı alan başlıyor. Izgara hizasında plaka bulunan bu alan araca arazici görünümü katıyor. Plaka çevresinde ise parlak kaplama yer alıyor.”U” şeklinde plakayı saran bu kaplama aşağıya doğru giderken gözden kayboluyor. Sis farları ise bu parlak kaplamanın dış kenarlarının bittiği yerden başlayan bir yuvada. Bu yuva üçgensi şekilde ve ortasında yuvarlak sis lambası yer alıyor. Kaputa bakıldığında ise ızgaraya gelen hafif çizgiler olduğu seziliyor.
Aracın yan tasarımına geçilince ise eski nesilden kalan cam şekli görülüyor. Marka camı değiştirseydi belki araç daha uyumlu olabilirdi. Önden arkaya hafif eğimli çıkan parlak alt kenar, arkaya yukarı kalkıyor ve sonradan yuvarlaksı şekilde öne dönüyor, cam şekli oluşuyor. Cam sınırları ile kapı sınırları arasında kalan bölümlerde mat siyah malzeme kullanılmış. Yan sinyal lambası oldukça büyük yan aynalar üzerinde şerit şeklinde. Kapı kolları ortasından geçen çizgi ise ön tekerlek yakınlarındaki üçgensi hava çıkışıyla sonlanıyor. Tekerlekler çevresinde ise siyah kaplama kalınlaşarak devam ediyor. Kapı kolları gri renkli. Jantlar ise şekilleri ile fark yaratmıyor. Arka tasarıma geçildiğinde ise söylendiği gibi sonradan takılmış gibi görünen arka farlar ile karşılaşılıyor. İçlerindeki parlak kaplamalar modifikasyon seçenekleri arasında sıkça görülen özelliklerden, ancak bunlar Captiva’ ya tamamen uyumsuz, zaten başka araçlarda da güzel oldukları tartışılır. Geniş arka cam ile öne çıkan arka kısımda farların üstünde siyah parçalar bulunuyor. Arka camın şeklinin devamı gibi olan bu parçalar tepedeki rüzgarlık sonlanınca bitiyor. Rüzgarlık üzerinde arka cama destek iki parça ve kırmızı şerit şeklindeki fren lambası bulunuyor. Bagaj kapağında plaka içeri yapılan bir girintide basite şekilde yer alıyor ve üzerinde marka logosu var. Çıkıklaşan tamponda ise parlak dikdörtgen bir parça yükseliyor, bunun iki ucunda parlak egzoz çıkışları bulunuyor, ancak bunların araca “harika” ya da “olağanüstü” bir görünüm verdiği söylenemez. Kısacası arka kısım birkaç başarısız sportif detay denemesinden ibaret.
İç mekan ise kalitesi düşük plastik ve kumaş parçalardan oluşuyor. Direksiyon çevresine bakıldığında ise göstergelerin aydınlatmasının bile dikkat çekmediği anlaşılıyor. Parlak parçalarla cazip gösterilmeye çalışılan direksiyon üzerinde düğmeler bulunuyor ve orta konsol üzerindeki navigasyon ekranı ile dikkat çekmeyi başarıyor. Ancak çevresindeki parlak çerçeveler yeniden suni bir hava katıyor iç mekana. Navigasyon ekranının önündeki önemli kontrollerden sonra dik kısımda radyo ve havalandırma ile ilgili düğmeler görülüyor. İç mekana genel olarak hakim olan solmuş beyaz rengi ise canlı bir iç mekandan uzaklaştırıyor aracı. Captiva sonuçta genel olarak incelendiği önemli bölgelerinde dahi çok fazla şey sunamıyor. Birden çok kullanım alanı sunsa da, mutluluk sunamayacağı ortada. Fiyatı ise 85.650 TL’ den başlıyor. Bu fiyattan ucuza bir Hyundai ix35’ e veya Nissan Qashqai’ ye, Peugeot 3008’ e ulaşabilirsiniz. Captiva neden kendini bu kadar iyi pazarlıyor sorusunun cevabı ise kesinleşiyor, reklamcılık oyunları, göz yanılmaları.