Günümüzde bir araba almaya niyetli olan bir kişi, büyük ihtimalle alabileceği bütün markaları sayabilecektir. Çünkü yıllarca bu otomobil markalarını yollarda gördük, “Bu nesi?” , “Fiyatı ne? “ diye sorduk. Sadece alacak kişiye hitap eden markalar değil, ülkemizde sık rastlanan bütün markaları sayabilecek hale geldik. Ancak Avrupa dışında, bambaşka bir dünya var. Amerika. Bildiğimiz markaların kamyonetler ve arazi araçlarıyla dolu ürün gamlarının dışında tanımadığımız markalar, farklı sınıflarda rekabete giriyor. Asya Ülkeleri. Çok fena, çok fena! Avrupalı, Amerikalı üreticilerin modellerini kopyalayan (özellikle Çin’ de), küçük sınıflarda farklılaşmaya çalışan ve bilmediğimiz sınıflar yaratan markalarla dolu. Bildiğimiz markaların bazıları Asya’dan çıksa da bizim gördüğümüz modelleri Avrupa modelleri. Yani Avrupa ve diğer pazarları karıştırmak çok büyük hata olur. Ancak bazı markalar var ki, bütün dünyada aynı modelleri satışa sunuyor. Ufak tefek değişiklikler aracılığıyla her pazara uygun hale getirilerek dünyada tüketicilerin modellerini sevmesini sağlayan markalar gerçekten akıllıca bir iş yapıyor. Ve bazı markalar da bu sisteme geçmeye çalışıyor. Bu sistemi yeni pazarlara girmesi ile uygulamaya başlayan markalardan biri ise, ne yazık ki Türkiye’ de sadece çok az görebildiğimiz bir marka olan Lexus yapıyor.
1989 yılında Amerika için Toyota’ nın lüks markası olarak kurulan markanın geçtiğimiz yıl tanıttığı CT200h modelini sitemizde sizlerle paylaşmıştık. Sitemizin asıl amacı ve yazıları eklerkenki kriteri tasarımda başarılı modelleri anlatmalarıdır. Ancak geçtiğimiz sene bu nedenle yayınladığımız kompakt sınıf Lexus CT200h modeli yazımız sizler tarafından çok okundu. Bu şaşırtıcıydı, çünkü arama motorlarında ülkemizde satılmayan bir modelin aratılması ilginç. Yani hem kendi isteğimiz, hem de sizlerin ilgisi nedeniyle söyleyebiliyoruz ki, Lexus ülkemizde uygun fiyatlarla satılırsa tutabilir. Daha önce vergiler nedeniyle fiyatları ülkemizde uçacağı tespit edilen Lexus’ lar bu sorunu aşarsa, Toyota için iyi olacaktır diye düşünüyoruz. Ve bu yazımızda geçen hafta tanıtılan yepyeni bir Lexus’ u sizinle paylaşıyoruz. Bu Lexus, 1991’ de ilk nesli ile ortaya çıkan orta üst sınıf bir araç. Lexus GS. Avrupa’ daki yollara bakıldığında bile çok rastlanılmayan bir model olsa da, yeni nesliyle bunu aşacağına inanıyoruz. Görünümüne ve iç mekanına bir bakın. Gerçekten muhteşem. Tabii Lexus’ un Avrupa’ ya geç gelmesi nedeniyle büyük ihtimalle GS yüksek satış rakamlarına ulaşmamış olabilir, ancak şimdi Mercedes-Benz E-Serisi ve BMW 5-Serisi ile rekabete girebilecek bir model olmuş. Geçtiğimiz hafta Pebble Beach’ te tanıtılan bu yepyeni araç, Lexus’ un mart ayında tanıttığı LF-GH konseptinin üretim versiyonu. Lexus’ un değişen tasarım anlayışına da sahip olan araç, burnundaki ızgara ve altındaki kısımla dikkat çekiyor. İçeri kapanan yan kenarlı üst ızgara ve dışarı açılan yan kenarlı büyük alan yakında tüm Lexus modellerinde göreceğimiz bir detay. Bilmeyenler olabilir, Lexus’ un şu andaki modellerinde kullanılan tasarım anlayışının simgesi içeri kapanan yan kenarlı ızgaraydı. Ancak bu değişen tasarım anlayışı araçlara daha güçlü bir bakış vermiş ve farların arkaya uzayan, kibar- köşeli şekilleri ile uyumlu.
Ön tasarıma şöyle bir baktığımızda dediğimiz gibi yeni tasarım anlayışının eseri, yeni ızgara dikkat çekiyor. Aslında aşağıya uzayan kısımla da bağlantısı nedeniyle burundaki şekil demek daha doğru olur. En üstte ve en altta bulunan iki ızgara ne kadar basit iki detay olsa da, çevrelerinde çerçeve görevi gören parlak çıta bu iki detayın arasındaki gövde rengi boşluğu unutturuyor ve bu iki kısmı tek ızgara gibi düşünmemizi sağlıyor. Üstteki ızgaranın yan kenarları “> ve <” şeklinde. Ardından bu şekillerin dışa bakan aşağı kenarları, alt ızgaraya uzuyor ve onun alt kenarı ile birleşiyor. Aslında ilk ızgaradan sonra gümüş çizgi bitiyor. Aşağıya bir kabartı olarak inen bir çizgi bu etkiyi devam ettiriyor. Bu bölge gerçekten büyülü bir tasarım. Lexus logosu üst ızgaranın ortasında, plaka ise iki ızgara arasındaki gövde rengi kısımda. Farlar ise üst ızgaranın yan kenarlarının yarattığı boşluğa girmiş durumda. “> ve <” şekillerinin ortasındaki boşluğa bir uçlarını sokan farlar, arkaya doğru düz kenarlar ile girmeye başlasa da, uçları yukarı kalkan ve çekik gözlerle hafif kibar görünüm yaratan farlar haline geliyorlar. İçeri girmiş olan yatay ve hafif dik kenarlar köşeyle birleşiyor, yatay alt kenara paralel kenar ise hafif eğimle iç dik kenarla birleşiyor. Bu dik ve yatay kenarın bazı kısımlarında ise LED aydınlatmalar bir çizgi şeklinde bulunuyor. Dik kenarda çok az kısmı bulunan LED’lerden sonra farın diğer kısımlarına bakıldığında derinde bir mercek görülüyor. Bu şık ve hafif karartılmış farlar ile üst kısım tamamlanmış oluyor.Sis farları ise ilginç bir şekilde duruyorlar. En dışta yuvarlak şekilleri ile bulunan sis farlarının alt ve yanından geçen bir vurgu bulunuyor ve dik kenardan sonra biraz daha düz giderek bitiyor. Bu vurgunun yatay kısmına paralel bir vurgu da daha aşağıda bulunuyor. Ve sonunda, bu iki paralel vurgu arasında küçük bir hava çıkışı oluşuyor. Alt kısımlarda sis farları hizasında ise “r” harfi şeklinde vurgular ile katman farkı oluşuyor ve sis farlarına doğru yerden yükseklik artmış hissi veriliyor. Kaput üzerinde ise ızgaranın yatay kenarıyla birleşen bazı vurgular bulunuyor. Bu geniş ve şık ön tasarım gerçekten aracın yüzü olmaya layık.
Yan tasarımda ise yan cam şekli dikkat çekiyor.Önden arkaya hafif yükselerek giden, sonra arkaya küçük bir yuvarlakla geri giden, sonra öne yay şeklinde öne dönen yan cam şeklini tarif edebilememiş olabiliriz. Çünkü tüm cam çevresinde bulunan nikelaj ile oyunlar yapılmış. Öne gerilerek giden cam şekli oldukça hoş, ancak düz kenarla birleşimdeki kalınlaşma ve dışa biraz çıkma oldukça hoş. Camlar arasında kalan boşlukta kaygan siyah malzeme kullanılmış. Yan sinyal lambaları ise yan aynalara entegre edilmiş. Tekerlekler çevresinde ise yuvarlak vurgular bulunuyor. Sade ve sportif jantlar arasındaki mesafeye bakıldığında aracın ne kadar uzun olduğunu bir kere daha görüyoruz. Şık yan tasarımdan sonra arka tasarıma bakıldığında yana da uzayan arka farlar beğeni topluyor.İçe bakan yan kenarı dışa eğimle açılan, sonra yana kadar hafif eğimle uzayan, sonra yukarıya eğimle uzayan ve üst kenarıyla eğimle başlangıç noktasına giden farlar, içinde bulundurduğu renkler ile de beğeni topluyor. İki far arasında ise gümüş bir çıta bulunuyor. Plaka ise bu çıtanın altında biraz daha derin bir yüzeyde yer alıyor. Solda marka, sağda model adı bagaj kapağının altında yer alıyor. Alt kısımda ise egsoz çıkışları çevrelerindeki kalın gümüş çerçeveler ile dikkat çekiyor. İki çıkış arasındaki siyah yüzey çıkıntılara sahip olsa da kötü görünmüyor. Kedi gözleri ise gövde rengine sahip yüzeyde egsoz çıkışlarının yakınında bulunuyor. Son derece sportif dış tasarım bile GS’ in tercih edilmesine neden olabilir.
Aracın iç mekanı ise sanki lüks sınıfı andırıyor. Parlak bir V şeklinde parçayla Lexus logosunun bulunduğu yüzeyi saran direksiyon üzerinde düğme kalabalığı yok . Göstergeler sade, ancak aydınlatmaları ile beğeni topluyor. Üstlerindeki kırmızı aydınlatma ise kişinin beğenisine kalmış. Orta konsola bakıldığında ise en üstte bulunan ekran insanı hayran bırakıyor. Boyutu ile gerçekten dikkat çeken ve takdir alan bu ekran oldukça lüks bir detay. Göstergelerin siperliğinin yüksekliğinde bir yüzeyle korunan ekran bittiğinde bu siperlik, en uca doğru gidiyor ve sona doğru içeri doğru giriyor, yok oluyor. Ekranın altına bakıldığında ise onun hizasında parlak çerçeveli bir bölge görülüyor, bunun ortasında bir analog saat, iki yanda ise hava çıkışları bulunuyor. Bu topluluğun yan kenarının kalınlığında bir ahşap devam parçası geliyor. Bu şerit uçtaki hava çıkışına kadar gidiyor. Koltuk ve kapı iç yüzlerinde kullanılan sarı kumaş da araca lüks bir hava veriyor. Analog saatin altında ise havalandırma kontrolleri bulunuyor. Oldukça lüks iç mekan, lüks sınıfı tercih etmeye ne gerek var dedirtiyor. Lexus GS, daha hiçbir yerde satışa sunulmadı. Ancak satışa sunulduğunda Mercedes-Benz E-Serisi’ ne yakın bir fiyatta satışa sunulacağını düşünüyoruz. Ülkemizde ise Lexus’ u görebilmek için ne yazık ki biraz daha beklememiz gerek.